Türkiye’de sağlık sektörü, ne yazık ki günümüzün trajik bir yansıması. Bebek cinayetlerinden, bıçak parasına, özel hastane skandallarından milyonlarca insanın randevu beklediği devasa kuyruklara kadar uzanan bir tablo bu.
Tıp artık bazen tedavi etmiyor; ticaretle karışıyor, hatta rehin alınıyor. Özel hastaneler, devlete bağlı sağlık kurumları arasında etik sınırlar bulanıklaşıyor. Doktorlar, sağlık çalışanları sistemin yükü altında ezilirken, hastalar ‘müşteri’ değil, ‘can’ olarak görülmeyi bekliyor.
Siyasetin sağlık alanına müdahalesi ise işleri daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Kimi zaman hizmetin önüne engeller konuyor, kimi zaman da sağlık sektörü kar ve güç yarışının arenası haline dönüşüyor.
İlaç sektöründe hakimiyet kuran hegemon yapıların hasta yararını mı yoksa kendi çıkarlarını mı öncelediği ise tartışmaya açık. İnsanı iyileştirmek bir yana, kar hırsı çoğu zaman hastalığı büyütüyor.
Beyaz önlükler, ne yazık ki günümüzde bazen gri bir gölge altında. Tıbbın gerçek simgesi olan o önlük, saflığın ve vicdanın simgesi olmalı; ancak bunun için tıp eğitimi sadece bilgi değil, ahlak ve felsefeyle de donatılmalı.
Eğer Sokrates bugün muayeneye gelseydi, belki de sorardı: “Bu sistem insanı mı iyileştiriyor, yoksa onu sömürüyor mu?”
İşte burada, tıp ve felsefenin kesiştiği yerde durmak gerekir.
Aristoteles’in “Erdem orta yoludur” sözü, tıpta da geçerlidir; tedavi ve etik arasında dengeyi bulmak gereklidir. Hipokrat’ın yemini ise, sadece hastayı iyileştirmeyi değil, onun onurunu korumayı da emreder. Nietzsche’nin “İnsanın en büyük gücü, kendi değerlerini yaratabilmesidir” derken vurguladığı özgürlük, doktorun mesleki bağımsızlığına ve etik duruşuna işaret eder.
Bizim görevimiz, bu felsefi öğretilerden ilham alarak sağlık sistemini “insanlık onuruna” uygun hale getirmektir. Tedavi, sadece hastalıkla mücadele değil; insanın bütünsel iyiliğine adanmalıdır. Ahlak, bilgiye rehberlik etmeli, ticaret ve siyasetin kirli oyunlarına karşı bir kalkan olmalıdır.
Türkiye’nin sağlık sistemini çağdaş, insancıl ve adil hale getirmek için öncelik, ticaret değil tedavi olmalı. Çünkü unutulmamalıdır ki; insanın sağlığı, bir ülkenin gerçek zenginliğidir.
Ve en nihayetinde, sağlık çalışanının emeği kutsaldır; bir hastanın gözündeki umut, bir annenin yüreğindeki dua, bir çocuğun sağlıklı geleceği… Bunlar ticaretin değil, insanlığın ta kendisidir.
4 yorum
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” sözünün karakteristik bir örneği olmuş.
Hocam, bir meslek gurubunu itham etmeden önce birazcık zahmet edip o meslek hakkında bilgi sahibi olsaydınız keşke. Vesselam
Resmen saçma bir yorum. Bilgili olmadığımı nerden çıkardınız. Benim etrafım hep doktor ve tıp profesörü
Tıbbi cihaz geliştirişliğim de var, hem de patentli.
Bir zamanlar kenan evren de; “benim annem de başörtülü, büyüklerim hoca” diyerek din hakkında ahkam kesiyordu. Sizin yaptıklarınız da bundan farklı değil.
Arkadaşım, ben felsefeciyim. Burada söyleyecek bir sözümüz vardı, söyledik.
Karşıt bir teziniz varsa, buyrun bir yazı da siz kaleme alın.
Ayrıca demokratım, Diktayı, diktatörü ve dahi heveslilerini de sevmem. Yani o benzetmeye çalıştğın zat, her yönüyle benden çok uzak.