Okumanın felsefi yönden, sağlık açısından ve etik boyutunu değerlendirmek bize kişilerarası ilişkilerimizde ahlaki açıdan psikolojik perspektiften baktığımızda çok şey anlatmaktadır.
Oku emri insanı yaratan tarafından insana ilk verilen yönlendirme. Neden başka bir emir değil de oku emri gelmiş insanı yaratandan nida olarak? Yaz denilmemiş mesela. Ya da yürü, otur, dinle, konuş, dokun, uyan, uyu…! Peygamberler örnek insanlar. Öyle ise onlara gelen istek bize de gelmiştir diye düşünür isek incelikle aklımızda tefekkür etmeliyiz bu okuma olgusunu.
Okumak denilince neyi okuyacağız acaba?
Günümüz insanı adına düşünecek olursak, peki ya derinlemesine okumak için okuyabilecek yeterliliğe sahip olmadan, hazır olmadan okuyabilir mi kişi?
Hadi analiz edelim nerede ve ne zaman geldi bu emir?
Arayış içerisinde olan genç bir adama geldi, Hira Mağarasında kendi başına düşünür iken geldi, insanlardan uzakta iken, ruhu çalkantılıyken, ne yapacağını bilmez iken, çözümün nasıl olacağını anlamaya çalışır iken ve yardım edecek kimse yok iken…
Şimdinin insanı olarak biz de arayış içindeyiz aslına bakar isek. Zihnimiz karma karışık, hayatı, yaşamı ve en derinde kendimizi okumayı bilemiyoruz.
Okumak kelimesini şu an aklımıza gelen beyin fırtınası ile kelimenin sembolik çözümlemesi ile bir bakış açısından incelersek; “O” “kulum” “ak”, yani ahlaki açıdan gelişmiş insanda oluşan zihinsel düzeyi tanımlıyor olabilir bir yönüyle bu kelime. O halde okumalıyız, yani kainatı okumalıyız, doğada var olan her şeydeki o derinindeki gizli hareketliliği sezmeye çalışmalıyız. Ve de Yunus Emre’nin düşünce sisteminde yer ettiği gibi; dönüp kendimizi okumalıyız. İnsan denen meçhul, muamma, değişik bir varlık. Beynimizdeki düşüncelerimiz ile çevremizdeki yaşamı kurguluyoruz aslında. Çevremizde karşımızda seyrettiğimiz her şey kendi görsel bakışımızdan kendi anlamlandırdığımız şekilde olgusal sürece dahil oluyor gerçekte. Yani nasıl bakarsak öyle görüyoruz Mevlana’nın felsefesince insanları ve de olayları. Nasıl isek karşımıza öyle durumlar çıkıyor, kendimizi kişiliğimizi geliştirmemiz için. İnsan devinim halinde, sürekli değişim ve dönüşüm halinde aslına bakarsak her nefeste ölüp ölüp diriliyor, bir dakika önceki ben bir dakika sonraki benle aynı değil gerçekte. Mesela milyarlarca hücre yıkılıyor her dakika ve milyarlarcası diriliyor içimizde. Ve öyle bir hareketlilik var ki mikro-kozmoz diye tanımlıyor ya holistik görüş insanı, işte eğer içimizdeki hücrelerin metabolik faaliyetlerini dinleyebilecek ince ayar kulağa sahip olsaydık eğer, kendi gürültümüzden ürkerdik. Peki şu yönden bakarsak okumak kelimesinin gizemli versiyonuna nasıl olur? Ok um ak: insan kalbine tasavvufi manada İlahi Sevgi Ateşi doğunca ok hedefini bulup da, mutlu yaşam dileklerini uman, aklı gelişmiş insanın sıfatlarının ahlaki erdemlilik halinin hakikat yolculuğu ile akılda değiştirdiği dönüşümlerin toplumsal davranış olarak ortaya çıkması tezahürü durumu yani İbn-i Sina’nın felsefesince hayvani akıldan insani akla yol alışın temsilinin kişi üzerinde oluşması durumunu ifade ediyor olabilir mi “zerreden kürreye okumak” mucizesi acaba…
Yazmak denince aklıma hep Kütahya ezgisi gelir; elif dedim be dedim…. kuş kanadı kalem olsa yazamaz kimse seni diye devam eden mısralar. Bu konuda Kur’an’da Ayet de var; denizler mürekkep olsa ağaçlar kalem yine de yazılamaz Yaratıcının anlatımı diye.
Çocuk gelişimi evrelerine baktığımızda da önce okuma sonra yazma geliyor. Harflerin şekline bakıyor, sonra sesleri çıkartıyor çocuk ve sonrasında bir deftere başlıyor taklit ederek yazmaya. Ahlaki gelişim bağlamında bu evreleri yordarsak, önce ebeveynlerin davranışları izleniyor çocuk tarafından ve sonrasında taklit ile ahlaki tutum, kural ve davranışlar pratiğe, yaşama dökülüyor. Zihnimiz de kural kodları oluşuyor yani. Beş duyu ile algılanan gerçeklik, beyinde yorumlanıp kişilik özelliklerine dönüşüyor.
Öyle ise okuyup yazalım toplumca yine yeni yeniden bir sosyal kurallar bütünselliği oluşturalım hep beraber. Eğitimi, sağlığı, toplumsal iletişimi ve etik kodları geliştirmek için ve kendi güncel yaşamımızdaki sorunları çözmek için izleyelim, gözlemleyelim, seyredelim; ulusal ve uluslararası arenayı, neler olup bitiyor Dünya’da ve zihinsel yorumlama ile kültürümüzü ve geleneklerimizi göz ardı etmeden, farklılıkları yadsımadan, bilimsel yöntemleri kullanarak farklı bir bakış açısı ile ama bizim olan tarzda okuyup yazalım yaşamı.
İnsanı okuyalım derinlemesine. Hareket eden, yürüyen, konuşan, gören, duyan, dokunan, milyarlarca hücrecikten oluşan, nöro-aktivitesi yüksek, duyguları, düşünceleri, davranışları, tutumları olan bir gizemli varlık insan. Hiç durmadan atan kalbi ile tüm Dünya’yı yöneten şekillendiren birey. Ve geleceği şekillendirecek olan çocuklarımızı okuma ve yazmaya özendirerek yürüyelim yaşam yolunu. Hasılı, sonuç olarak; savaşları durdurmak için, yoksulluğu azaltmak için, sağlığı geliştirmek, ahlaki gelişimi yükseltmek, mutlu toplumlar oluşturmak için ve her şeyden önemlisi insanca bir Dünya kurgulayabilmek için okuyup, yazalım vesselam.