Genel anlamda cinayetle kastedilen mana, bedene ve mala yönelik hukuka aykırı fiiller özellikle de insan öldürme anlaşılır. Cinayetler ve cezaları denilince insan canına karşı işlenen cinâyet, insan öldürme dışında işlenen cinâyetler, tamamlanmamış cana (cenin) karşı işlenen cinâyet, tesebbüb yolu ile yapılan tecavüzler akla gelir.
Cinâyet kişinin işlediği kötülüğün sonucunda oluşan her şeye denir. Şer‘an ise haram olan her fiildir. Can, mal veya başka bir şey olsun hepsi cinâyet mefhumuna dâhildir denilebilir. Burada hukuki yararın mahzur ibaresine odaklandığını söylemek yanlış olmasa gerekir. Yasaklanan bir fiili yapmak, emredilen bir fiili ise terketmek şeklinde tezahür eder.
Cinâyet veya cerîme sözlükte günak veya masiyet (isyan) demektir. Cerimeler İmam Mâverdî’nin deyimiyle, Allah’ın had veya tazir cezaları koyarak menettiği şer‘î mahzurdur. Türkçedeki anlamı ile tam olarak karşılar mı tartışmak gerekebilir, mahzurlar yasaklardır. TDK’da ise yasağın anlamı bizi biraz rahatlatır görünse de ince anlam farkları söz konusudur. Yasak isim olarak; bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel: örneğin içki yasağı, av yasağı gibi. Sıfat olarak ise; yapılmaması istenmiş olan; yok, memnu, haram olan fiil anlamı verilmiştir. İslâm hukukunda yer alan anlamıyla Arapça ve Şer’î anlam ile Türkçe anlam kıyaslaması üzerinde durmak gerekir.
Istılah olarak cinâyet; insanın canına veya organlarına karşı işlenen öldürme, yaralama, vurma gibi tecavüz, saldırı demektir. Klasik fıkıhta bu konuda farklı yaklaşımların mevcudiyeti söz konusudur. Cinâyetler konusunu Hanefiler “Cinâyetler”; Şâfiî ve Hanbelîler “Yaralamalar” başlığı altında incelemişlerdir. Malikîler ise cinâyetin çoğunlukla sonucuna bakarak bu konuyu “Kanlar (Dimâ)” başlığında ele almışlardır.
Batıda ise, böyle bir genelleme yapmak ne kadar doğru bilemem, kendisi sebebiyle ya idam yahut müebbet veya muvakkat (süreli, geçici) ağır ya da üç yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilerek cezalandırılmış cürüm olmaktadır. Hali hazırda Avrupa’da ölüm cezasının varlığını bilemediğimize, Türk Mer’î mevzuatında ölüm cezası da kaldırıldığına göre Kısâs cezasının varlığı sadece İslâm Ceza Hukukunda devam ettiği sonucu ortaya çıkmaktadır hızlı bir düşünceyle. İslam ceza hukukunda cinâyetler başlığı altında taş gibi ağır bir cisimle veya zehirleyerek ya da sihir ile öldürme gibi konuların da işlendiği görülür.
Genel olarak cinâyet iki çeşittir:
- A. İnsana karşı işlenen cinâyet ki bu da üç türlü taksim edilir:
1. Cana karşı işlenen cinâyet öldürme fiilidir.
2. Can dışında bir şeyle ilgili cinayet, vurma ve yaralama olarak gerçekleşir.
3. Bir yönüyle cana karşı işlenmiş gözüken cinayet ki anne karnındaki cenine karşı işlenen cinayet. Cenin, annenin parçasın sayılmakla, o anda anneden bağımsız bulunmamakta, canlı doğacağı varsayılarak (artık günümüzde aşama aşama kayıt altına da alındığına göre) gelecek itibariyle de bağımsız bir can sayılmaktadır. Cenin, belli bir süre sonra canlı, özel bir varlık olmaya hazırlanmakta ve canlılığı devam ettiği sürece eksik vücub ehliyetine hâiz olmaktadır.
B. Cana karşı işlenen cinâyetlerin kasıt bulunup bulunmamasına göre de taksim edilmiştir:
1. Âmden (kasten) cinâyetler
2. Şibh-i âmd (Kaste benzer) cinâyetler
3. Hata Yoluyla işlenen cinâyetler
Burada şu şekilde bir not düşebiliriz. Hanefîler insan canına karşı işlenen cinâyet yani öldürme ve cezasında beşli taksime gitmişlerdir. Bu üçlü sınıflamada hata mecrâsında cârî bulunan yani hata yerine geçebilecek şekilde öldürme ile tesebbüben öldürme başlıkları yer almaktadır. Fakihler, silah kullanarak öldürme gibi âmden öldürme ile hata yoluyla öldürmenin niteliği konusunda ve anlamında birlik içerisindedirler. Ancak Şibh-i âmd, hata mecrâsına cârî olan ve tesebbüben öldürme çeşitlerinde ise çekişme halinde olmuşlardır. Burada zikredilmesi gerek bir açıklama ise şudur: âmden, şibh-i âmd ve hata yoluyla öldürmenin ispat edilmesi için kasdın bulunup bulunmadığını gösteren gösteren maddi veya hissi delil diyebileceğimiz bir delil olması bakımından olayda kullanılan cinâyet âletini göz önüne alınmaktadır. Günümüzü düşünürsek öldürme metotlarının çoğaldığı, kâtilin niyeti hakkında, kasten mi yoksa hata yoluyla mı öldürdüğü hususunda hüküm vermek için öldürme olayının meydana geldiği şartları, iç yüzünü, karineleri, delilleri incelemek gerekir (Narin kızımızı unutmadık, Özgecan kızımızı unutmadık, Tuba Erkol’u unutmadık. Benzer durum öldürülen erkekler için de geçerlidir. İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre 2022 yılında 284, 2023 yılında 309, 2024 yılının 10 ayında ise 276 kadın cinayeti gerçekleşti. Platformun verilerine göre ise 2022’de 334, 2023’te 315, 2024’te de 394 kadın cinayeti gerçekleşti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 yılı raporuna göre 2019’da işlenen 474 kadın cinayetinden 115’i şüpheli olarak kayıtlara geçmiş ve suçluları bulunamamıştır. 2020 yılı raporuna göre Türkiye’de 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürülmüş ve 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur.)
2. İkincisi ise hayvanlara ve cansız varlıklara karşı işlenen cinayetlerdir. Çoğunlukla “gasp” ve “itlaf” konusunda işlenmiştir. Bu konuların klasik fıkıhta araştırılıp iyice gün yüzüne çıkarılması gerektiği ortadadır. Yeni araştırmacıların bu konuya el atması gerekir.
Gassallarla ilgili daha önce yazdığımız bir yazıda ölümün tarifinin yapılmadığından bahsetmiştik. Cenaze ile ilgili mevzuatta bunu aramış olduğumuzu ifade etmiş ancak -belki- biz rastlayamadık. İslam ceza hukukunda öldürmenin tarifi ve haramlığında yani katl (çoğu spiker, haber sunucusu bu kelimeyi teleffuz ederken doğru teleffuz etmiyorlar) hayatın izale edildiği yani insan bünyesini yıkmaya sebep olan bir fiil olarak karşımıza çıkar. Öldürme, canın cesetten çıkmasına sebep olan bir fiil? Can nedir?