İklim değişikliği, sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem, buzullar, deniz seviyesi ve ekosistem gibi temel bileşenlerde uzun vadeli değişiklikler olması anlamına gelir. Hem doğal faktörlerin, (güneş aktivitesi, volkanik patlamalar) hem de insan faaliyetlerinin (fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma) bu süreci etkilediği bilinmektedir. İklim değişikliğinin parametrelerini aşağıdaki maddeler halinde sıralamak mümkündür.
- Sıcaklık Değişimleri
- Ortalama küresel sıcaklıkların artması (küresel ısınma).
- Günlük, mevsimsel ve yıllık sıcaklık dalgalanmalarında değişiklik.
- Sıcak hava dalgalarının sıklığı ve şiddetinde artış.
- Yağış Düzeni Değişiklikleri
- Bölgesel kuraklıklar veya aşırı yağışların artması.
- Mevsimsel yağış rejimlerinin kayması (örneğin, yağmurun mevsim dışında yağması).
- Sel ve taşkın riskinin artması.
- Buzullar ve Kar Örtüsü
- Dağ buzullarının erimesi.
- Arktik deniz buzunun azalması.
- Kar örtüsünün süresinde ve yoğunluğunda azalma.
- Deniz Seviyesi Yükselmesi
- Buzulların erimesi ve okyanusların termal genleşmesi sonucu deniz seviyesinde artış.
- Kıyı erozyonu ve kıyı bölgelerinin sular altında kalma riski.
- Aşırı Hava Olayları
- Kasırga, tayfun, fırtına ve hortum gibi ekstrem meteorolojik olaylarda artış.
- Orman yangınlarının sayısı ve şiddetinde artış.
- Ekosistem ve Biyoçeşitlilik Üzerindeki Etkiler
- Türlerin yaşam alanlarının kayması veya yok olması.
- Türlerin göç zamanlamasında değişiklik.
- Deniz ekosistemlerinde mercan beyazlaması gibi olaylar.
- Atmosferik ve Okyanus Bileşimi Değişiklikleri
- Sera gazı (CO₂, CH₄, N₂O vb.) konsantrasyonlarının artması.
- Okyanusların asitleşmesi (pH düşmesi).
Son 25 yılda iklim değişikliği ile ilgili olayların sıklığına ve coğrafi dağılıma bakıldığında en sık aşağıdaki olayların meydana geldiği görülmektedir.
1. Aşırı Hava Olayları ve Felaketler
- ABD’de milyar dolarlık felaketler: 1980–2024 döneminde büyük artış; özellikle son on yılda (2015–2024) meydana gelen felaketler felaketlerin yaklaşık %60’ını oluşturuyor .
- Gezegenel hava dalgaları : 1950’den bu yana üç kat artış. Bu dalgalar, kalıcı sıcak hava dalgalarına, kuraklıklara ve seller gibi aşırı olaylara yol açıyor .
2. Kuraklık, Yangın ve Sıcak Hava Dalgaları
- ABD’nin güneydoğusunda (Texas): Gündüz kadar, gece de aşırı sıcak; sıcaklık dalga sayıları dramatik şekilde arttı (Houston: yıllık ekstrem gece sayısı 4’ten 57’ye çıkmıştır)
- Kanada: Yangın sezonu artık yıl boyunca sürüyor ; 2023’te ortalamadan 7 kat daha fazla alan yanmıştır. 2025 yangın sezonu da ülke tarihinin en şiddetlilerinden biri olarak kayda geçmiştir.
- Aşırı yangınlar global ölçekte: Son 20 yılda aşırı yangınların sıklığı ve şiddeti önemli oranda artmıştır. Özellikle Avustralya ‘da , sıcak kuşak ormanları yangın yoğunluğu iki katına çıkmıştır.
3. Buzul Kaybı ve Mercan Örtüsü
- Kuzey Amerika ve Avrupa buzulları: 2021–2024 arasında buz kaybı tarihi rekor kırmıştır; önceki 10 yıla göre yıllık ortalama iki kat fazla erime olmuştur.
- Büyük Set Resifi : 2023–2024 arasında 39 yılın en yüksek yıllık mercan kaybı yaşanmıştır.
- Batı Avustralya’da deniz ısısı anomalisi: Ağustos 2024 – Mayıs 2025 döneminde rekor seviyede uzun ve yoğun bir deniz ısı dalgası meydana geldi ve mercanların %90’a varan oranla ölmesine yol açmıştır..
4. Aşırı Sıcaklar ve Nemlilik
- 2022 Avrupa, Asya ve Güney Amerika’da: Şiddetli sıcak hava dalgaları yaşanmıştır.
- 2025 Doğu ABD: Haziran ve Temmuz aylarında kaydedilen nemlilik düzeyleri rekor kırmıştır. Sıcaklık kadar nem de canlıları ciddi şekilde etkilemiştir.
5. Tropikal Siklonlar
- 1982–2019: okyanuslarda siklon sayısı %52, çok şiddetli siklon sayısı %150 arttı. Kuzey Hint Okyanusu başta olmak üzere Kuzey Atlantik ve Güney Hint Okyanusu’nda da şiddetli fırtına eğilimleri gözlemlenmiştir.
Türkiye’de İklim Değişikliğinin Boyutları
Türkiye, Akdeniz’in güney kuşağında yer aldığı için sıcaklık artışlarına ve azalan yağışlara karşı savunmasız. 2025 Temmuz’unda Türkiye’de ölçülen 50,5 °C, ülke rekoru olarak kayıtlara geçmiştir. Aşırı sıcaklar, daha sık ve yıkıcı orman yangınlarını tetikledi—örneğin 2024 ‘de Türkiye’ de 3800 ’ü aşkın yangında yaklaşık 27.000 hektar alan yanmıştır. 2021, son 20 yılın en kurak yılı olarak belirlendi; özellikle iç ve güney bölgelerde su kaynaklarında ciddi azalmalar yaşandı. 1990–2019 döneminde Türkiye’nin sera gazı emisyonları %127, metan (CH₄) emisyonları ise %42 oranında artmıştır.
İklim Değişiminin Sosyolojik, Ekonomik, Psikolojik ve Sağlık Boyutları
İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir sorun olmayıp aynı zamanda toplumsal yapı, ekonomi, bireysel psikoloji ve sağlık sistemleri üzerinde derin etkiler yaratmaktadır. Sosyolojik olarak ele alınması gereken bir küresel krizdir.
1. Sosyolojik Boyut
Sosyoloji, iklim değişikliğinin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda kurumsal, kültürel ve toplumsal sistemlerle bağlantılı olduğunu vurgular. Sosyal yapı, kültür ve kurumlar hem krizi doğuran hem de etkileyen faktörlerdir. Çoğunlukla düşük gelirli ve marjinal topluluklar, iklim krizinden hem daha fazla etkilenmekte hem de toplum içindeki eşitsizliklerden dolayı adaptasyona erişimde güçlük yaşamaktadır Örneğin “iklim gentrifikasyonu”, kıyı bölgelerinde zengin grupların yüksek zeminlere yatırım yapıp, düşük gelirli grupların yerlerinden edilmesiyle sosyal kültürel yapıların bozulmasına yol açmaktadır. Kuraklık , sel, yangınlar gibi iklim olaylarının zorunlu hale getirdiği yakın ya da uzak nüfus hareketleri, göçler beraberinde birçok sosyo-kültürel entegrasyon sorunlarını getirmektedir. Pakistan selleri sonrası 2010’da 20 milyondan fazla kişi göç etmiştir. Nüfus hareketleri ülke içinde olabildiği gibi ülkeler arasında da olmaktadır. Tarımsal üretim düşmesi, içme suyu kaynaklarının tükenmesi, gelir kaybı gibi nedenler ile uzun vadeki , dolaylı etkiler nedeni ile de göçler olmaktadır. Doğu Afrikada 2011-2012 kuraklığı sonrası Somali’ den Kenya’ ya kitlesel göç olmuştur. Bu durum zaman zaman sınır kavgalarına yol açmakta, güvenli gıda , temiz su, enerji kaynaklarının paylaşımında , kullanımında sorunlara yol açmaktadır.
Ülkemizde de 2021 Akdeniz ve Ege yangınları sonrası tarımsal alanların zeytinliklerin ve turizm gelirinin zarar görmesi geçici veya kalıcı göçlere yol açmıştır.
2. Ekonomik Boyut
Tarım ve Gıda Güvenliği
Sıcaklık artışı, kuraklık, sel ve aşırı hava olayları tarımsal üretimi düşürmekte, özellikle tahıl, kahve, kakao gibi iklime hassas ürünlerde üretimi düşürmektedir. Üretim azlığı gıda fiyatlarını yükseltir, bu da özellikle düşük gelirli bölgelerde gıda enflasyonuna yol açmaktadır. Kuzey Avrupa gibi bazı bölgeler ılıman iklimden fayda sağlarken, Afrika, Orta Doğu, Güney Asya gibi hassas bölgeler üretim kaybı yaşamaktadır.
Enerji Sektörü
Artan sıcaklık klima kullanımını artırır, enerji talebini yükseltir. Hidroelektrik üretimi su seviyelerinin düşmesiyle azalır; fosil yakıtlı santraller aşırı sıcaklarda soğutma suyu sıkıntısı yaşatabilir. İklim değişkenliği rüzgâr ve güneş enerjisinde, üretim modelini değiştirebilir.
Altyapı ve Ulaşım
Fırtına, sel ve deniz seviyesi yükselmesi yollar, limanlar ve demiryollarında hasara neden olmaktadır. Aşırı hava olayları liman kapanmaları, deniz taşımacılığında gecikmeler ve sigorta maliyetlerinde artışa yol açmaktadır.
Sağlık ve İşgücü Verimliliği
Aşırı sıcaklar açık alanda çalışan tarım ve inşaat işçilerinin verimliliğini düşürür.
Sıcak stresi, bulaşıcı hastalıkların yayılması ve hava kirliliği nedeniyle sağlık maliyetleri artar.
Finansal ve Sigorta Sektörü
Artan doğal afetler nedeniyle sigorta tazminatları ve primleri yükselir; bazı bölgeler sigortalanamaz hale gelebilmektedir. İklim riskleri nedeniyle tarım, gayrimenkul ve enerji sektörlerinde yatırım değer kayıpları yaşanır.
Küresel Ticaret ve Jeopolitik
Bazı bölgelerde üretim kaybı ithalat bağımlılığını artırır; bu durum ticaret dengelerini değiştirmektedir. Tarımsal verim kaybı, su kıtlığı ve afetler kitlesel göçe, bunun da ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa yol açması mümkündür.
Bir diğer meta-analize göre, iklim değişikliğinin ekonomik etkisi her zaman negatiftir ve düşük gelirli ülkeler daha savunmasızdır.. Ayrıca, sigorta şirketi Swiss Re’ye göre, 2050’ye kadar küresel ekonomi yılda 23 trilyon dolar zarar görebilir. Global Climate Risk Index (1993–2022): 9.400’den fazla aşırı hava olayı; 765.000’den fazla ölüm ve yaklaşık 4.2 trilyon USD zarar.
3. Psikolojik Boyut
İklim değişikliğinin insanlar üzerindeki psikolojik etkileri giderek daha fazla araştırılan bir alandır. Hem doğrudan hem de dolaylı yollarla bu etkiler ortaya çıkmaktadır.
Doğrudan Travmatik Etkiler
Sel, kasırga, orman yangını gibi iklim kaynaklı afetler yaşayan bireylerde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), anksiyete ve depresyon oranları yükselir. Evini, işini veya yakınlarını kaybeden kişilerde geleceğe dair belirsizlik ve çaresizlik hissi artmaktadır.
Kronik Stres ve Kaygı
Ekolojik Kaygı (Eco-anxiety),iklim değişikliği ve gelecekteki felaket beklentisi, özellikle gençler arasında sürekli bir kaygı kaynağı haline gelmiştir. Ne zaman ve nasıl bir felaket yaşanacağına dair öngörü zorluğu, uzun süreli düşük düzeyli stres yaratır.
Kimlik ve Aidiyet Kaybı
Deniz seviyesi yükselmesi veya kuraklık nedeniyle göç eden kişilerde “toprak kaybı yas süreci” (solastalgia) gelişebilir. Doğaya dayalı gelenek ve yaşam biçimlerinin yok olması, toplumsal kimlikte zedelenmeye yol açmaktadır.
Dolaylı Psikolojik Etkiler
Tarım, turizm ve balıkçılık gibi sektörlerde gelir kaybı, depresyon ve intihar riskini artırabilir.
Sıcak stresine bağlı yorgunluk, uyku bozukluğu ve kronik hastalıklar, ruh sağlığını olumsuz etkiler.
Toplumsal Psikoloji Üzerindeki Etkiler
Kaynak kıtlığı, göç ve ekonomik baskılar sosyal çatışmaları tetikleyebilir. Bazı bireylerde ise bu süreç, çevre aktivizmine katılım ve dayanışma duygusunu artırabilir; bu da olumlu bir psikolojik yanıt olarak değerlendirilebilir.
Risk Grupları
Çocuklar ve Gençler: Gelecek kaygısı ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle daha hassas grubu oluşturur. Yaşlılarda afet sonrası uyum kapasitesi düşük, sosyal destek ağları zayıf olabilir.
Kırsal Toplumlarda: Geçim kaynakları doğrudan iklime bağlı olduğundan risk daha yüksektir.
Ciddi düzeyde iklimle ilişkili psikolojik sıkıntı yaşayan yetişkinlerin oranı ABD’de %7 olarak bulunmuştur. Gençlerde ise bu oran daha yüksektir: 16–25 yaş arasında birçok kişi iklim kaygısının günlük yaşamlarını etkilediğini bildirmiştir (yaklaşık %45). Özellikle gençlerde suçluluk, gelecek endişesi gibi duygular yaygındır.
4. Sağlık Boyutu
İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerine etkileri, hem doğrudan hem de dolaylı yollardan ortaya çıkar ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 21. yüzyılın en büyük sağlık tehdidi olarak tanımlanmaktadır.
Doğrudan Fiziksel Etkiler
Aşırı Sıcaklıklar: Isı stresi ve sıcak çarpması vakalarında artış, kardiyovasküler ve solunum sistemi hastalıklarında kötüleşme olur. Yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olanlar en riskli gruptur.
Aşırı Hava Olayları: Sel, kasırga, orman yangını gibi olaylarda travmatik yaralanmalar, afet sonrası temiz su ve gıda teminindeki güçlükler nedeniyle akut enfeksiyonlar.
Enfeksiyon Hastalıkları
Sivrisineklerle bulaşan sıtma, dang humması, chikungunya, Zika gibi hastalıkların yeni bölgelere yayılması. Sıcaklık artışı ve su kirliliği ile kolera, tifo, dizanteri riskinde artış.
Nem ve sıcaklık değişimleri influenza, RSV gibi solunum yolu enfeksiyonlarını etkileyebilir.
Beslenme ve Gıda Güvenliği
Tarımsal verim kaybı, protein ve mikro besin yetersizliği riskini artırır. Gıda fiyatlarındaki artış, özellikle düşük gelirli toplumlarda malnütrisyon ve çocuklarda gelişme geriliğine yol açar.
Solunum Sağlığı
Orman yangınları, ozon ve partikül madde artışı astım ve KOAH ataklarını artırır. Polen mevsimlerinin uzaması ve polen yoğunluğunun artması alerjik rinit ve astım prevalansını yükseltir.
Su Kaynakları ve Hijyen
Kuraklık ve su kıtlığı, hijyen koşullarını bozarak bulaşıcı hastalıkların yayılımını kolaylaştırır. Suyun tuzlulaşması ve kimyasal kirlilik, böbrek sağlığı ve üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
Kırılgan Gruplar
Yaşlılar: Termoregülasyon kapasitesi zayıf, kronik hastalık yükü fazladır.
Çocuklar: Bağışıklık sistemi gelişmekte olduğu için enfeksiyonlara ve beslenme yetersizlik- lerine daha duyarlıdır.
Hamileler: Isı stresi ve enfeksiyonlar, düşük ve erken doğum riskini artırabilir.
Kronik hastalığı olanlar: KOAH, kalp yetmezliği, diyabet gibi durumlar iklim stresine karşı daha kırılgandırlar .
Sıcak dalgaları, seller, kuraklıklar dünya genelinde can ve mal kaybına neden olmuştur.
Sonuç:
İklim değişikliği, bulaşıcı hastalıklardan kronik hastalık alevlenmelerine, ruh sağlığından beslenmeye kadar çok geniş bir sağlık yelpazesini etkiler. Önleyici sağlık hizmetleri, erken uyarı sistemleri, iklim-dostu sağlık altyapısı ve toplum eğitimi bu etkileri azaltmada kritik önemdedir. İklim değişikliği, farklı disiplinlerden bakıldığında çok boyutlu ve karmaşık bir krizdir. Sosyolojik olarak, toplumsal yapılar ve eşitsizlikler bu krizle iç içe geçmiştir; ekonomik olarak, büyüme, refah ve adaptasyon kararları ciddi tehdit altındadır; psikolojik olarak, bireylerde kaygı, yas ve travma gibi etkiler ortaya çıkmakta; sağlık açısından ise hem fiziksel hem ruhsal sistemler üzerindeki yük artmaktadır. Bu çerçevede, iklim politikaları yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal adalet, ekonomik sürdürülebilirlik ve sağlık alanlarındaki entegrasyonla ele alınmalıdır.