İran’ın jeopolitik baskı altında olmasının üç temel nedeni var. Bunlar, ülkedeki petrol kaynakları, İran’ın bölgesel silahlı gruplara verdiği destek ve nükleer faaliyetleri. Bu unsurlar tarihsel bağlam içinde ele alındığında, öncelikle, bölge ülkeleri, Irak, Libya, Suriye örnekleriyle karşılaştırılması gerekiyor. 1979 Devrimi’nden bu yana İran, Batı ile çalkantılı bir ilişki yaşamakta. Bu gerilimin ardında ideolojik farklar, stratejik rekabetler ve enerji temelli çıkarlar yer almaktadır. İran’ın neden sürekli uluslararası baskı altında olduğunun sistematik biçimde açıklanması gerekiyor.
Tarihsel Bağlam: Petro-Politik Denklem
20. yüzyılda petrol, küresel çatışmaların başlica nedeni hâline gelmiştir. Birçok araştırmacıya gore, iki dünya savaşının da (1. Dünya Petrol Paylaşım Savaşı 1914-1918, 2. Dünya Petrol Paylaşım Savaşı 1939- 1945), enerji kaynaklarını kontrol etme amacını taşımaktadır. 1945 de son dünya savaşı sona erdiğinde, sıra petrol bölgelerinin paylaşımına gelmiş, İngilizler, öncelikle Suudi petrolünü konuşalım dediklerinde Amerikalılar, soğukkanlılıkla ‘Suudi petrolü bizim kontrolumuzda, biz diger ülkeleri konuşalım’ diye kestirip atmışlardır. .
Petrol bölgelerine hakim olacak yeni bir oluşum olarak bölgede bir jandarma devletine ihtiyaç olunca savaştan sonra Filistin’e, 18. Yüzyılın sonlarında başlayan yahudi göçü giderek hızlanmış ve 1948 de İsrail kurulmuştur.
Aslında Kuzey Kore’nin de askeri alanda. pekçok faaliyeti, füze denemeleri ve nükleer güç olma yolunda ciddi çalışmaları var. Üstüne üstlük Kuzey Kore’de demokrasi de yok. Bir baska olmayan, orada petrol de yok. Ancak Kuzey Kore’nin arkasında büyük bir güç olan, komşusu Çin var. Bu yüzden, öncelkikle ABD ve batılılar, Kuzey Kore’ye pek bulaşmak istemiyorlar. 1950-1953 yıllarında Kore savaşları’na ülkemiz de katıldı. Savaştaki çatışmalarda, çok sayıda asker ve subay kaybımız da oldu. Şehitler verdik, esir olan, kaybolan, yaralı ve sakat kalanlarımız oldu.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, 1945 sonrası ABD ve İngiltere, Suudi Arabistan’ı enerji güvenliğinin direği, İsrail’i ise bölgesel askeri denge unsuru olarak konumlandırmıştı.
İran’ı hedef hâline getiren etkenler:
1. İran’ın petrol kaynakları : İran, dünya kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık %9’una ve doğalgaz rezervlerinin %17’sine sahiptir. Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçiş noktası ülkenin önemini daha da artırmaktadır.
2. Vekil Güçlere Olan Destekleri: İran, Lübnan’daki Hizbullah, Gazze’deki Hamas ve Yemen’deki Husiler gibi gruplara destek sağlamaktadır. Bu gruplar İsrail ve Körfez ülkeleri açısından doğrudan tehdit olarak algılanmakta ve ayni zamanda bölgesel gerilimlere de neden olmaktadırlar.
3. İran’ın Nükleer Programı: İran’ın nükleer programı, özellikle 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan (JCPOA) ABD’nin 2018’de çekilmesinden sonra, daha da tartışmalı hâle gelmiştir. 2023 itibarıyla İran, %60 oranında uranyum zenginleştirme kapasitesine ulaşmış ve nükleer silaha geçiş sınırına yaklaşmıştır.
Gelin şimdi de Libya, Irak, Suriye ve İran’ karşılaştıralım.
Görüldüğü gibi, enerji kaynakları ile dış müdahale düzeyi arasında güçlü bir ilişki vardır:
Ülke | Müdahale Yılı | Petrol Rezervi (Milyar Varil) | Müdahale Düzeyi |
Irak | 2003 | 145 | Yüksek (İşgal) |
Libya | 2011 | 48 | Orta (Hava harekâtı + iç savaş) |
Suriye | 2011– | 2.5 | Düşük (Vekâlet savaşı) |
İran | Devam ediyor | 157 | Sürekli Baskı |
Güncel Gelişmeler ve Güvenlik Dinamikleri
İran, İsrail’in örtülü operasyonları, ekonomik yaptırımlar ve ABD’nin Körfez’deki askeri varlığı ile ciddi bir baskı altındadır. İnsansız hava araçları, siber saldırılar ve deniz yolu tehditleri bölgedeki gerginliği daha da tırmandırmaktadır.
Ambargo nedeniyle ordusu, özellikle hava kuvvetleri zayıflamış ve güçlü bir savunma sistemini bir türlü kuramamış olan İran’ın stratejik konumu, demokratik olmayan dini yönetim şekli, ideolojik direnci ve doğal kaynakları, ülkeyi sürekli bir jeopolitik gerilim odağına dönüştürmektedir. Bu nedenle önleyici diplomasi ve çok taraflı müzakereler, bölgesel çatışmaların önüne geçmek için kritik önemdedir.
İran’ın dini lideriHamaney ve mollaların, İran halkına yönelik hamasi demeçlerle, olayları sadece siyasetle götürmeye çalışmaları, nükleer anlaşmaları imzalamaya yanaşmamaları, ayrıca terör gruplarına olan destekleri ve tabi ki bölgedeki petrol ve doğalgaz, savaşın başlıca nedenlerindendir.
‘Atlar tepişir, olan çimenlere olur’ derler. Savaşlarda da olanlar, daima masumlara oluyor. Bu kirli savaşta son sözü, dünyanın kabadayısı olan ABD ve yönetimi vereceklerdir. Bu konularda racon, ‘bükemediğin eli öpeceksin’ der. Savaşta kaybedenler, çarpışan ülkeler ve onların masum halkları, kazanansa silah üreticileri, ürettikleri silahları dünyanın her yerindeki çatışan ülkelere satarak, çil çil dolarları kazanacak olan Başta, ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ülkeleridir. Bilmem ellerini avuçlamalarını hissediyor musunuz.
Kaynaklar :
1. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (2023). İran Nükleer Denetim Raporları.
2. Yergin, D. (2008). The Prize: Petrol, Para ve Gücün Epik Hikâyesi.
3. Brookings Institution (2024). Orta Doğu’da İran’ın Vekil Ağı.
4. Arms Control Association (2023). İran’ın Nükleer Program Zaman Çizelgesi.
1 yorum
Çok güzel bir yorum emeğinize sağlık.