Akıl, güçtür. Zekâ ise yetenekler ve beceriler. Akıl, Allah Teâlanın insanlara vermiş olduğu, anlama, kavrama, izah etme, problem çözme, sorumluluk alabilme (Şari‘’nin hitabına/ hitabının eserine karşı sorumlu olma/ hukuki özne olma/ ehliyet sahibi olma) yetisidir. Aklın üç işlevi vardır: Soyutlama, birleştirme ve hüküm vermedir. İnsan aklını tasnifinde garîzi akıl (a priori, tabi akıl, evâil bilgisi), Aristo’nun pasif akıldan kast ettiği doğuştan getirdiğimiz akıl; insanı diğer mahlukattan ayıran sonradan kazanılan, müktesep akıl ve tecrübi akıl (a posteriori, akl-ı kesbî, akl-ı mesmû) oluşturur.
İnsan anatomisi ve fizyolojisi on bir tane temel sistemden oluşur. Bu sistemler çeşitli nöral bağlantılar, enzimler, hormonlar, sinirler, kan damarları vb. birçok etmenlerle organlar arası iletişimi sağlar ve birbiri ile mükemmel bir uyum içinde çalışmasını sağlar. Bahsedilen iç denge ile birbirlerinin özelliklerini daha güçlü hale getirirken birbirlerini bir bütün haline gelirler. Bu bütünde zihinsel faaliyetlerin gerçekleştiği organ olarak genel kabul, sinir sisteminin en önemli parçası olan beyindir. Fakat beyni bir koordinasyon noktası olarak ele almak, bunu aklın fonksiyonları ve üniteleri ile izah etmek yetersizdir.
Aklın fonksiyonları algılama, soyutlama, imgeleme, hatırlama, sonucu düşünerek hareket edebilme, bilgiyi depolayabilme ve bu bilgiyle iyi ve kötüyü ayrıt edebilme, problem çözme yetisinin sadece beyinle açıklanması yeterli midir? bu yetiler sadece zihinsel ve bilişsel süreci ifade etmektedir. Beynin akılla-zihinle izah edilmesinde duygusal ve tabi duyumlar ihmal edilmiştir. Aklı, aklın üniteleri ile birlikte düşünüldüğünde aklı izah ederken sadece beyin ile kısıtlamak mümkün olmasa gerek. Aklın üniteleri ise zihin, zekâ (IQ, EQ, SQ, CQ, AQ), duyu, duygu, düşünce, bilinç, hafıza, idrak, istenç ve güdüdür. Bu ünitelerini ve fonksiyonlarıyla bir bütün olan vücut sistemi, belirli bir düzende çalışır.
Aklın konumu hakkında belirsizliğin olması bu konu hakkındaki izahları soyut düzlemde bırakmaktadır. Hep bir üst seviyeye ulaşma ve çıkma çabasında olan insan, üstinsan olma arzusunda bulunmuştur. Üstinsan güç, yetenek ve becerileri ile birlikte tüm insani vasıfların kusursuz olarak tanımlandığı bir anlayıştır. Üstinsana ulaşma çabası gelişen bilim ve teknoloji ile fiziki ortamda var olduğu kadar metafizik alanında izah edilerek insan aklının kavradığı her alanda izah etme ve bu üstinsan anlayışına yükselme çabası görülür. Bu çaba Nietzsche’nin insanötesi mertebesine ulaşmak için bengi dönüş tezinde, tasavvuf/metafizik alanında ise ondan çok daha önceleri tüm bunları dile getiren İbnü’l-Arabi’nin varlıkları mertebeler halinde tasnif ve kategori etmesinde görürüz. Ancak Bostrom’u, antroposen çağımızın bir olgusu olan yapay zekâyı kullanarak ama ondan bağımsız süper bir yapay zekâ oluşturma gayreti içerisine girdiğini söyleyebiliriz. Aşağı yukarı hepsinin ortak olarak görüşlerinin birleştiği nokta insan aklının, kusursuz işleyişi ve sınırlılıkları üstinsanın akıl ve aklın üniteleri ile mümkünlüğüdür.
- Üst İnsan Fenomeninde Genel Olarak Akla Yaklaşımlar
Üstinsan anlayışı ulaşmak için akıl ve aklın üniteleri esas alınarak bu anlayışın geliştirildiğini ifade edebiliriz. Bu anlayışı kavramak ve anlamak için aklın tanımı, varlıkla ilişkisi, bilgiyle ilişkisini farklı ilim ve disiplinlerde de izah çabaları mevcuttur. Akıl, tüm bilimlerde, ilimlerde, disiplinlerde hatta dil geleneğimiz olan atasözü ve deyimlerimizde yer edinmiş her bir alanda izahı yapılmaya çalışılmıştır. Bir düşünce disiplini olan felsefenin var oluşuyla birlikte akıl- varlık, akıl-bilgi ilişkisinin açıklanmasını yapmayı amaçlamışlardır.
Felsefe disiplinine göre akıl, kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme kapasitesidir. Mantık disiplininde ise doğru ve yanlışı ayırt edebilme ve ayırt edilen bilginin yapısını incelemedir. İslam dünyasında ise akıl- varlık, akıl- bilgi ilişkisini kelam ilminde görmekteyiz. Aklı araz olarak kabul eden ve cevher olarak kabul edenler vardır. Aklı genellikle doğruyu yanlıştan ayırt etme gücü, varlıkları anlama olarak düşünmüşlerdir. Aklı ne cevher ne de araz olarak görenler de yok değildir. Bu düşüncede olan Hâris el-Muhâsibî, aklın cisim, cevher, araz cinsinden bir şey olmadığını, faydalıyı zararlı olandan ayırt etmesi için Allah tarafından insana doğuştan verilen bir tabiat (garîze) olduğunu ve varlığının sadece fiilleri vasıtasıyla bilinebileceğini söylemiştir.
Aklın ruhi bir öz olduğu görüşünde olan sünni kelamcılar, bunu ‘lüb’ kelimesiyle açıklar. Nefs-i nâtıkanın (maddeden arınmış cevher) olarak gören Mâtürîdî alimleri ise; “duyuların, idrak sınırının sona erdiği noktadan başlayan ve kalp ile nefs-i nâtıkanın algıladığı bilgileri ortaya çıkaran bir nurdur.” şeklinde açıklamışlardır. Aklın farklı tanımları farklı görüşleri beraberinde getirmiştir. Günümüzde gelişen tıp ve teknolojiyle bilimsel verilerle açıklanmaya çalışılan akıl, üstinsan anlayışını, bu görüşlerle desteklenmeye başlamış ve bu durum; yeni akımları, tezleri doğurmuştur. Kitab’da ise sınırlı ama bir o kadar da çok boyutlu olan insan aklını zengin belağatıyla eşsesli kelimeler ile “ahsen-i takvim” olarak anlatmıştır (gerek fiziksel/biyolojik gerekse manevi/uhrevi/tinsel). Süper zekâ ile akıl tartışmaları yeni bir boyuta girmiş ve insan aklı sınırlı, eksik ve kusurlu sayılarak; insanın, insan olma vasıflarını kusursuz ve mükemmele ulaştırarak üstinsana ulaşma çabası haline dönüştürülmüştür. Aslında insan, varlığı itibariyle buna ulaşmıştır. (Gerçek insan: soyut insan olma).
- Üstinsan anlayışı: Zamanüstülük
Üst insan anlayışı güç, yetenek ve becerileri ile birlikte tüm insani vasıfların kusursuz olarak tanımlandığı bir anlayıştır. Üstinsan kavramını ilk defa Nietzsche tarafından kullanıldığı kabul edilir. Nietzsche’nin üstinsan anlayışı ilk defa “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında dile getirmiştir. Ona göre insan mertebesi, hayvan mertebesiyle insanötesi mertebesi arasında kalmış bir varlıktır ve bu nedenle bu insan mertebesi alt edilmelidir. İnsan eksik, tamamlanmamış bir varlıktır ve kendini aşmaya çalışarak etkisinde olduğu yanılsamalardan ve yanılgılardan kurtulmalıdır. Nietzsche’ye göre insanın hatta evrenin en temelindeki devinim istençtir.
Güç istenci insanın kendinde var olandan daha fazlasını, daha üstününü istemesidir. Nietzsche en yüksek yaşama gücünü elde etmenin, acıyla başa çıkmanın ve bu üstün isteklerin yerine getirebilmesinde bir aracı olarak “Bengi dönüş (ebedi dönüş, Ur-Eine, tek birlik)” tezini geliştirmiştir. Bütün çeşitlilik ve formlar oluşa dayanır ve oluşla bütündür. Nietzsche kendi içindeliği ile sınırları reddeder. Bu tez zamanının döngüsel forumda olduğunu ve bu formda sonsuza kadar yenileneceği tezidir. İnsan yaşamını onu bir daha yaşamak isteği ile ulaşılabileceğini savunur. Varlıkla beraber yokluğun da kabul edilmesi gerçeği ancak ve ancak bu tez ile olumlanabildiğinde yokluğun korkunçluğu giderilebilir. Ona göre kader sevilmeli (Amor Fati) ve varlık görüşü olan “bengi dönüş (tek birlik)” tezi ile olumlanmalıdır. Varlık görüşü sonsuzluğun içindeki oluştur. Acıyla başa çıkmanın, yaşama gücünün yükseltmenin en yüksek noktaya ulaşarak yok olma korkusunun gideceğine ve kaderi severek (Amor Fati) sonsuz hayat ile kendini gerçekleştirebilmiş olarak “Üstinsan” konumuna gelebilmek ve bengi dönüş içerisinde yok olmadan dâimi var olmaktır.
KAYNAKÇA
- Bostrom, Nick, Süper Zeka: Yapay Zeka Uygulamaları, Tehlikeler, Stratejiler. Çeviren Ferit Burak Aydar KÜY Yayınları, 3. Baskı, İstanbul. 2014.
- Sipahi, Yıldıray. “İstihsânın Gerçek Mahiyeti-1 -Kitâb Kapsamında Akılla Birlikte”. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/1 (Aralık 2020), 25-60.
- Sipahi, Yıldıray. “İstihsanın Gerçek Mahiyeti-Iı -Sünnet Kapsamında Akılla Birlikte”. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2/2 (Aralık 2021), 46-79.
- Girgin, Dicle, Nietzsche’nin Bengi Dönüş Düşüncesi, T.C. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı 2021-Yl-090, Aydın- 2021.
- Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, DİA.
- Yusuf Şevki Yavuz, “Akıl”, DİA.
- Süleyman Uludağ, “Akıl”, DİA.
- Mehmet S. Aydın, “İnsân-ı Kâmil”, DİA
- Ekrem Demirli, “Vahdet-İ Vücûd” DİA
- Baloğlu, Bülent, Dr. Yıldıray Sipahi “Din Hukuk Ve Teknoloji” Diyanet İşleri Başkanlığı, 2023.
- Dağ, Ahmet “İnsansız Dünya Tranhümanizim” Ketebe Yayınevi, 2020.
- Yiğit, Fevzi “İbn Arabî’de Ontolojik Açıdan İnsan” Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi XXXX, 2016/1, 205-232
- Dağlı, Berkin, Ömer Alanka “Nietzsche’nin İktidarı: Güç İstenci, Perspektivist Hakikat ve Üstüninsan Kavramları Üzerine Bir İnceleme” Memleket Siyaset Yönetim (MSY), Cilt 18, Sayı 39, Haziran 2023, 250-267