Tarihçilere göre insanoğlu üç büyük devrim yapmıştır: Bilişsel Devrim, Tarım Devrimi ve Sanayi Devrimi. Her ne kadar tüm bu devrimler sonucunda ekosistem çökme noktasına gelmiş olsa da, bu evreleri incelemeden günümüze ve dolayısıyla geleceğe ışık tutmak imkansızdır. Homo sapiens’in beyninde bilinmeyen bir sebeple meydana gelen bir mutasyon (Dünya gezegeninin gördüğü en büyük talihsizliktir!) bizi diğer insan türlerinden farklı kılmış, bu fark da Bilişsel Devrim’e giden yolu açmış ama diğer insan türlerinin yok olmasına da aracılık etmiştir. Esnek işbirliği yeteneği sayesinde sapiens daha kalabalık topluluklar halinde yaşama ve organize olma becerisi kazanmış ve bu şekilde aşırı üremesinin ilk aşaması da tamamlanmıştır.
Tarım Devrimi ile birlikte yerleşik düzene geçilmeye, basitten karmaşığa insan toplulukları kurulmaya ve daha da fazla üremeye başlanmıştır. Üretim fazlası nedeniyle çiftçilik dışında yeni meslek kolları ortaya çıkmış, arazilerin korunması için asker sınıfı, topluma tutkalla yapıştırmak için din adamları sınıfı ve düzeni sağlamak için yönetici sınıfı ortaya çıkmıştır. Ticaretin gelişmesi ile birlikte yazı icat edilmiş ve din-tarım imparatorlukları serpilmeye başlamıştır.
Avrupa’da Rönesans ile başlayan aydınlanma süreci Sanayi Devrimi ile sonuçlanmış ve zengin olmak için soylu olmanın dışında yeni bir imkân ve zümre türemiştir: Kapitalizm ve Kapitalistler. Kapitalistler güçlendikçe yüzyıllardır kral, imparator ve din adamları tarafından sömürülen köylü sınıfı yerine yeni köle işçi ve emekçi sınıfı ortaya çıkmıştır. Karl Marx sosyalizm adı altında proletarya diktatörlüğünün kurulması ile kapitalist sömürü düzeninden kurtulacağımızı ve ardından komünizm ile “yeryüzü cenneti” kurulacağını müjdelemiştir. Sadece insan ve onun tarihi perspektifinden olayları analiz ettiğinden fena şekilde yanılmıştır. Oysa ki insanoğlunun kurduğu doymak bilmez kapitalist düzeni durdurabilecek tek güç doğa anadır. Yani işin özeti proletarya değil çökerttiğimiz doğanın dinamikleri bizim ve dünyanın tek kurtuluş yoludur, o da çok geç değilse.
Dolayısıyla Türkiye’nin en temel sorunu global sorunların karanlığında boğulur, görünmez olur, önemi kalmaz. Bu nedenle tartışmanın da manası yoktur. İnsanoğlunun öncelikle kendine tapınmaktan vazgeçmesi ve dünyadaki canlı veya cansız tüm aktörlerle ahenk içinde yaşamayı başarması gerekmektedir. Yoksa bu gidişle yakın bir gelecekte insan medeniyeti diye bir şey kalmayacaktır ki Türkiye de bu girdaptan kurtulamayacaktır. Sözün sonu insani merkezli sorunlarımızdan hangisi en temel sorundur sorusunun cevabı E şıkkıdır. Yani hiçbiri…
2 yorum
Nasıl başaracak asıl cevaplanması gereken soru bu ?basaramayacaksa kıyamet yakındır….
Hocam bu nasıl bir yazıdır bu nasıl bir sözle tokatlamadır ayakta alkışladım.