Kadim insanlık tarihinin, belki, en eski icatlarından birisi imzadır. Yazı, belge veya beyanname gibi ister özel olsun ister resmi evrak olsun, belgenin altında onun görüldüğünü, onaylandığını veya kişi/lere aidiyet zincirini göstermek ve ifade etmek üzere imzanın kullanımına yer verildiği söylenebilir (1). İmza bir belgedeki hususların uygun olduğunu göstermek amacıyla belgedeki hususların sahibi olan irade sahibinin nihai işlemidir. İşlemin varlığının şartı olmasının yanında işlemi yapanın iradesinin gösterilmesi vasıtasıdır. İmzalanmamış belge ancak bir metinden ibarettir ve henüz hukuki bir mevcudiyete sahip değildir. Bu bağlamda belgedeki imza öncelikli olarak şekilden ziyade yetki unsurudur (2).
Hz. Peygamber’in bazı belgeleri ve mektupları sağ eliyle bizzat imzaladığını veya mühürlediğini bildiğimiz (3) ve kullanım alanları itibariyle sonuçta her biri aynı anlama gelen imza; tevkī‘ (bir şeyi gerçekleştirmek), tevkīü’d-dest, et-tevkī‘ bi’l-kalemi’l-celî, dakik, mühür, damga, pençe, tuğra, amel, süs ve imzâ-i pâdişâhî gibi isim, işaret, sembol ve simgelerle de geçmişte ifade edilmiştir. İmza, ispat ve adli tıp hukuku açısından mesela, bizzat sahibinin adının ve soyadının harf karakterlerini yazı formatını içeren el yazısı olması hasebiyle çok önemli bir delildir. Çünkü kişinin ölümünden sonra bile geçerli olmaktadır. Günümüzde, kaybolmayacak ve kâğıda işlemesini sağlayacak mavi renkli kalemle ve el yazısıyla atılması gereken imzanın (paraf dâhil) nasıl atılması gerektiği konusu önemlidir ancak burada mevzubahis edilmemiştir.
Günümüzde iradeyi asıl taşıyan ve yansıtan unsur olan sözün kuvvetinin, ıslak imzanın yerine elektronik imzaya taşınması sorunuyla karşı karşıyayız. İslam hukukunda yer alan karar gücünü temsil etme keyfiyetinin aksine bir kimlik sembolü olan imza, günümüz şartlarında gelişim göstererek farklı platformlar ve araçlarla karşımıza çıkmaktadır. Bunun en büyük sebebi ise teknolojinin sağladığı insanın ürettiği büyük kabiliyet olan yapay zekâya imza kuvvetini yani insana ait karar verme yetkisi gibi özelliklerin yüklenmesi ve devredilmesinin istenmesidir. Bu gerçekleşirse eğer basit bir akıl yürütmeyle denilebilir ki akit meclisi, icab, kabul, kabz gibi akitlerin ya da diğer elektronik hukuki tasarrufların olmazsa olmazları İslam hukukunda ifade edildiği şekliyle olmayacaktır. Bu aynı zamanda pozitif ve mer’î hukuk için de bir sorundur.
Teknolojinin birçok alanda yer edinmesiyle ister kamusal ister özel sektörde birçok işlem artık elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir. Islak imzanın kabulünün zorunluluğu sahtecilik adına bir sorun iken bunun yanında bir de elektronik imzanın ortaya çıkmasıyla birlikte, her iki imza türünün insanın karar gücünde ve kararın yaptırımında aynı değere sahip olmadığı meselesi belirmiştir. Sonuçta her iki imza çeşidi sahteciliğe konu olmaktan uzak kalamamıştır. İslam hukuk literatüründe keyfiyetinin nasıl olacağına dair değerlendirmesine pek de rastlamadığımız her iki imza türü, kişinin karar gücünü temsil etmede nerelerde kullanılmalı ve çerçevesi ve şekilsel şartları Kanun’la ne kadar belirlenebilir ve çizilebilir? Bunlar imza problemlerinde göz ardı edilemeyecek sorunlardır. Hatta bu soru/n/ları daha da arttırabiliriz. Örneğin bir tek imza gücünün, bir toplumu, bir milleti temsil etmedeki yetkisi hatta karar gücünü ortaya koyan kişinin ölümünden sonrakileri bile bağladığına göre imzanın üzerinde ciddi anlamda düşünmek gerekir.
İslam hukukunda imza kuvvetini değerlendirebilmek ve illet adına örf tespit etmek adına imza ile ilgili en önemli veriler “adlî tıp” çalışmalarında kendini göstermektedir. Bu nedenle imzanın hukuktaki tanımı konusunda adlî tıp kanunlarını değerlendirmek bize doğru açıyı gösterecektir. Türk Kanunlarında ıslak imzanın nerelerde kullanılacağı ayrı ayrı belirtilmiş olduğunu görürüz. Bazı hallerde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ıslak imza şartı kaldırılmıştır. Islak imzanın yanında kanunen elektronik imza artık kabul edilmiş ve örf haline gelmiştir.
İmza günümüzde pek çok alanda kullanılan bir sorumluluk aidiyeti de yükleyen kişiye özgü, özel bir işarettir. Bu nedenle imza, iradenin belgeye veya dijital ortama yansıyan görsel sembolü haline gelmiştir. Çünkü her türlü resmi veya özel belgenin geçerlilik kazanabilmesi için, üzerinde var olması gereken en önemli hususu imzalı olmasıdır. Kullanım alanları incelendiğinde kamu kurumları ya da özel kuruluşlarla yapılan sözleşmeler, şartnameler, mutabakatlar, yazışmalar, üniversite öğrenci işleri, personel işlemleri, talep ya da itiraz bildiren dilekçeler, tüm bankacılık işlemleri, mali belgeler, faturalar, raporlar ve daha birçok belgede kullanılan kısacası gerçek ve tüzel kişinin sorumluluğunu gerektiren, kişiye ilişkilendirilen her türlü belgede kullanılması gerekli hâle gelmiştir. Belgelere atılan imzalar (paraf dâhil), tarafların o belgenin içeriğini kabul ettiği anlamına gelmektedir. Hukuken, ancak imzalı belgelerin geçerliliği söz konusu olduğu için imzasız bir belgenin ne hak ne de yükümlülük getirmesi mümkün değildir (4).
Artık hayatımızda gerçek imzanın istisnası kabul edilmiş hem gerçek kişiyi hem de tüzel kişilikleri temsil eden dijital güvenli elektronik imza ve elektronik mühür var. Kanunların resmi şekle veya özel bir merasime tabi tutuğu hukuki işlemler ile banka mektupları ve ülkemizde yerleşik sigorta şirketleri tarafından düzenlenen kefalet senetleri dışındaki teminat sözleşmelerinin kendisiyle yapılamadığı ancak bunun dışındaki hukuki işlemlerde, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğuran yeni imza türü güvenli elektronik imzadır. 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanun’unda güvenli elektronik imza ile ilgili dikkat çekici detayların olduğunu görürüz. Aynı dikkatli detay ıslak imza için söz konusu mudur? bakmak gerekir.
Teknolojinin gelişmesiyle elektronik ortamlarda yapılmaya başlayan iş ve işlemlerin güvenli bir biçimde gerçekleşmesi oldukça önemlidir. İki tarafın bir arada olmasıyla gerçekleşen finansal işlemler, yatırım işlemleri, alışveriş ve daha birçok işlem için kullanılan imza da artık tarafların bir arada olma şartını gerektirmeden elektronik ortamlarda gerçekleşmeye başlamış ve imzanın bir alternatifi olan elektronik imzanın oluşmasına ve kullanılmasına sebep olmuştur. İmzanın yeni çeşidi olan elektronik imza, almış olduğu güvenlik önlemleri sayesinde (kimlik doğrulama, kriptografi gibi) olası tehlikeleri en aza indirerek duyulan güveni artırmakta ve işlemlerin daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesi kolaylığını sağlamaktadır.
Günümüzde imza çeşitleri olarak ıslak imza, mobil imza ve elektronik (e –imza) şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Elektronik imza ise basit, gelişmiş, nitelikli türleriyle var olmaktadır. Bunun yanında asıl yapay zekâ ile ilişkilendirilebilecek olan dijital imzanın (sesli imza, tik atma suretiyle yapılan imza gibi) iradeyi temsil ettiğini yeni teknolojik ve dijital dilde bilmekteyiz.
Kaynakça:
- 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 14., 15. ve 16. Maddeler. TBK, md.15, İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. (Değişik fıkra: 13/2/2011-6111/213 md.) Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.
- S. Burak Açdoyuran, “İdare Hukuku Yetki ve İmza Devri”, Selçuk Üniv. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 8, Yıl 200, Sayı 1-2, 391-402.
- Buhârî, “Ṣulḥ”, 6, “Meġāzî”, 43, Abdülhay el-Kettânî, I, 249
- S. Çikoğlu vd., “İmza Tanıma Probleminde Kullanılan Yapay Zekâ Algoritmalarına Bir Bakış”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 2004, 59-68
- 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu
- Resmî Yazışmalarda Uygulanacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
- Resmi Mühür Yönetmeliği
- Birlikte Çalışabilirlik Esasları Rehberi Genelge 2005/20